6 Mart 2011 Pazar

ARUZ

Kelime anlamı şu anda bizleri ilgilendirmediği için kelime anlamı ile alakalı bir açıklama yapmayacağım. Aruzun şiirdeki anlamıyla ilgili birkaç kelam etmeyi daha uygun buluyorum. Ayrıntıları öğrenmek isteyen meraklıları şiir şekil özelliklerini alatan kitaplara müracaat etsinler. Bizim için önemli olan aruzun şiirdeki uygulamasıdır.
Aruz, şiiri meydana getiren mısralardaki hecelerin açıklık-kapalılık uyumudur. Bu uyum, şiir söyleyişine bir akıcılık, bir âhenk kazandırmak içindir. Aruz ölçüsü, tamamen şiire ritim kazandırmak, söyleyişe güzellik katmak içindir. Anlamla hiçbir ilgisi yoktur.
Aruzla yazılan bir şiirin ilk mısrası hangi ölçüyle yazılmışsa şiirin bütün mısraları da aynı ölçüde olmak zorundadır.

Açık hece nedir?
Sesli harfle biten hecelere açık hece denir. Baba kelimesi iki açık heceden meydana gelmiştir. Aruzla ilgili olarak açık hece “+” işaretiyle ya da nokta (.) ile gösterilir.
“ba-ba “ işaretleme hecelerin altına gelecek şekilde olur. Bu işaretlemeye “takti’” denir. “Takti” parçalamak demektir.
+ +
“kekeme, başarı, yalaka, baraka, mazı, kara, sarı” kelimelerini taktileyiniz.
DİKKAT! Uzun okunan heceler, kapalı hecedir.

Kapalı hece nedir?
Sessiz harfle biten ya da uzun okunan hecelere “kapalı hece” denir. Uzun çizgi ( ̶ ) ile taktilenir.
“ ar-tık ” şeklinde taktilenir. â-lim
̶ ̶ ̶ ̶
“ mendil, İstanbul, mangal, çentik, bezgin, salgın.” kelimelerini taktileyiniz.
DİKKAT! Mısranın sonundaki hece her zaman kapalı sayılır.


ARUZ KALIPLARI
Aruzun türlü kalıpları vardır. Şairler şiir yazarken bu kalıplardan herhangi birini tercih ederler. Aruz kalıplarının sayısı çok fazladır. Biz bu kalıplardan birkaç tanesini öğreneceğiz. Önce aruz kalıplarını meydana getiren tefileleri (parça)görelim
DİKKAT! Aruz kalıpları Arapça “faale” kelimesinden türetilen kelimelerden meydana getirilmiştir. Gelenekleştiği için bu kelimeler bir formül gibi kullanılır. Unutulmasın, kalıplar bir formülden ibarettir.
Aruz Tefileleri(Aruz Parçaları)

Fâ’ilün, Fâ’ilâtün, Fâ’ilâtü, Fe’ûlün Fe’ilün, Fe’ilâtün, Fa’lün, Mefâ’îlün, Mefâ’ilün, Mef’ûlü, Mefâ’îlü, Müstef’ilün,
̶ + ̶ / ̶ + ̶ ̶ / ̶ + ̶ + / + + ̶ ̶ / + + ̶ / + + ̶ ̶ / ̶ ̶ / + ̶ ̶ ̶ / + ̶ + ̶ / ̶ ̶ + / + ̶ ̶ +/ ̶ ̶ + ̶

DİKKAT! Aruz kalıpları yukarıdaki tef’ilelerden kimisinin bir araya getirilmesi, bazılarının tekrarlanmasıyla meydana getirilir.

En çok kullanılan aruz kalıpları şunlardır:


1 - Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün
̶ + ̶ ̶ / ̶ + ̶ ̶ / ̶ + ̶ ̶ / ̶ + ̶

2 - Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün
̶ + ̶ ̶ / ̶ + ̶ ̶ / ̶ + ̶

3 - Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün
+ + ̶ ̶ / + + ̶ ̶ / + + ̶ ̶ /+ + ̶

4 - Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün
+ + ̶ ̶ / + + ̶ ̶ /+ + ̶
5 – Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûlün
̶ ̶ + / + ̶ ̶ +/ + ̶ ̶ +/ + ̶ ̶

6 - Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’ilün Mefâ’îlün
+ ̶ ̶ ̶ / + ̶ ̶ ̶ / + ̶ ̶ ̶ / + ̶ ̶ ̶

7 – Mefâ’îlün Mefâ’ilün Mefâ’îlün
+ ̶ ̶ ̶ / + ̶ ̶ ̶ / + ̶ ̶ ̶

8 – Mef’ûlü Fâ’ilâtü Mefâîlü Fâ’ilün
̶ ̶ + / ̶ + ̶ + / + ̶ ̶ + / ̶ + ̶



DİKKAT: Fe’ilâtün ile başlayan kalıpların ilk tefilesi Fâ’ilâtün, son tefilesi olan Fe’ilün Fa’lün olabilir.

ARUZUN BAZI ÖZELLİKLERİ

1 – İmâle: Uzun olmayan heceyi vezin gereği kapalı göstermek için uzun okumaktır. Bu durum Divan şairlerince pek kusur sayılmazken Tanzimat sonrası şairlerce kusur sayılmıştır. Mehmet Akif ve Yahya Kemal’de imâle görülmez. Daha çok Türkçe kelime ve eklerde görülür.
“kara” kelimesinin birinci hecesi duruma göre ikinci hecesi “kâra ya da karâ şeklinde okunabilir. “para” kelimesi de “pâra” ya da parâ şeklinde okunabilir. Bu durumda vezni tutturmak için imâle yapılmış olur.
Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Beni kelimesinin “ni” hecesi, usandırdı kelimesinin “-dı” eki ve “mı” soru edatı Türkçede uzun okunmaz.
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı Vezin gereği bu heceler imâle yapılarak uzun okunur. Böylece vezin uygun hâle gelmiş olur.

Bir der isen geri on işidesin
Demesin Hakk’a yarar iş idesin S.ÇELEBİ

2 - Zihâf: Arapça, Farsça kökenli kelimelerdeki uzun heceyi vezin gereği kısa okumaya zihaf denir. Zihaf bir şair için büyük bir kusur olarak görülür.

Karnı açtır pek fakir
Doymamıştır hiç Şakir Ö.Salman Şakir isminin ilk hecesi uzun okunur. Burada vezin gereği kısa okunmalıdır. Burada zihaf yapılmıştır.



Bir güzel kız gördü Ahmet aynada
Yok bu gözler yok bu dişler dünyada Ö.Salman Dünya kelimesinin ikinci hecesindeki “a” sesi uzun okunmalıdır. Vezin gereği kısa okunarak zihaf yapılmıştır.

3 – Vasl(ulama) : Sessiz harfle biten bir kelimeden sonra sesli harfle biten bir kelime gelirse birinci kelimenin kapalı olan son hecesi açık hece olur. Ulama, aruzu uygulamada kolaylık sağlar. Şartları uysa da her yerde ulama yapılmaz. Ölçünün uyduğu yerde ulama yapmaya gerek kalmaz.

Ahmet͜ artık gelmesin
Zahmet͜ olmuş bilmesin Ö.Salman

4 - Med: Bir heceyi normalindan fazla uzatarak okuyup kapalı hecenin yanına bir açık hece değeri kazandırmaya denir.

Dost bî-pervâ felek bî-rahm devrân bî-sükûn
Derd çok hem-derd yok düşman kavî tâli' zebûn

"dost, rahm, derd,derd" kelimeleri bu beyitte uzun okunur. Kapalı hecelerin yanında fazladan bir açık hece çizgisi eklenir. Çünkü fazla uzatılan hece bir yarım heceyi karşılar.


İNCELEME-UYGULAMA METİNLERİ

Aşağıdaki beyitlerin ölçülerini bulmaya çalışınız.


Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin

Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde Y.KEMAL


Eşin var âşiyânın var bahârın var ki beklerdin

Kıyâmetler koparmak neydi ey bülbül nedir derdin M.ÂKİF


Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl

Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl M.ÂKİF


Yok başka yerin lûtfu ne yazdan ne de kıştan

Bir tatlı huzûr almaya geldik Kalamış’tan B.KEMAL


Gece sâhilden açıp sandalı enginlere biz

Uyuyan Marmara’nın koynuna girsek ikimiz Ş.İçli


Çıkıp gitmek gerek derler şehirden

Eser elbet huzur dağdan nehirden Ö.SALMAN


Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir

İspanya dalga dalga bu akşam bu zildedir Y.KEMAL


Bu, taşındır diyerek Kâbe’yi diksem başına

Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına M.ÂKİF


Yollarda tozlu bir ağacın sâyesinde ben

Mâzîme ağlayıp örerim gölgeden kefen H.SÎRET


Firkatinden çok zamân lâl olmuşum

Vuslatın çeşmim perîşân eyledi NÂTIKÎ

Ağlamak göründü gönül, ağlayalım seninle

İnlemek göründü gönül inleyelim seninle.(Aziz Mahmud Hüdayi)

Alıp çemende sabâ nükhetini kâkülden (Nükhet:koku,râyiha)

Dedi ki sünbüle sende emânet olsun bû HÜSEYNÎ

Al yanağın alına aldandı gönlüm âl ile

Ol alâ gözlüm dil almağa kılaldan âllar CEM SULTÂN

Âsâyı-veş Muhibbî iki taş alup ele

Döğünüb cismüm benüm kendüm gibi un olmada MUHİBBÎ

Bahr-i gamun kenâruna irsem dedim dedi

Umma ki göresin anun ey Zâtî karasın ZÂTÎ


Bâkî çemende hayli perîşân imiş varak

Benzer ki bir şikâyeti var rüzgârdan BÂKÎ


Ben de işigüne sânemâ bende olmuşam

Can bend olalı zülf-i siyâyında bendüne CEM SULTÂN


Câm gibi diler isen k’olakalbünsâfî

Çeke gör sofi safâ ile şarâb-ı sâfı BÂKÎ


Çay kuru çeşme kuru nerden içsin kuzu su

Beni yakıp bitiren bir ananın kuzusu LÂ-EDRÎ


Çeşm ü hâlin edip ey zülf-i izârındanihân

Dâr-ı dünyâyı bu miskîne ne dar eylersin EMRÎ


Çü fırsat ayşa el verdi geçir hoş gel bu devrânı

Bu günü koma yarına ki götürmez bu devrânı CENÂBÎ

Dedim ey gamze kanmadun mı kana

Dedi kanun içicek kana yazdum CEM SULTÂN